HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ’NDE ISRAR

370

HBDH 16 Mart 2016 yılında Medya Savunma Alanları ve İstanbul Gazi Mahallesi’nde kuruluşunu ilan etti. Bunun anlamı, Kürt özgürlük hareketinin (KÖH) on yıllara dayalı gerilla savaşı ve daha geniş bir anlatımla da devrimci hareketimizin uzun tarihi bir sürece dayalı ayaklanma, serhildan, silahlı mücadele, milisi vb birikimi ve geleneğinin yeni ve birleşik devrimci bir forma kavuşturulmasıdır. HBDH’nin kuruluşu devrimci bir irade ile ortaya konulan bir devrim-birleşik devrim manifestosudur.

HBDH, silahlı mücadele ve yasadışı-gizli örgütlenmeyi esas alan 10 parti ve örgütün birleşik mücadele platformunu ilan etmeleriyle kuruldu ve bu güne kadar da ısrarla gelişimini sürdürdü.

HBDH devrim, özgürlük ve sosyalizm şiarlarıyla, “Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız” şiarıyla yürüdü.

HBDH tarihsel ve stratejik bir ittifaktır. Özgürlük, adalet, ulusal ve cinsel eşitlik isteyen toplumsal ve siyasal güçlerin, Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin zaferi uğruna bir cepheleşme hareketidir.

HBDH Hangi Koşullarda Doğdu?

1990’lı yıllar, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’nda çözülmenin yaşandığı ve klasik kapitalizme entegre olduğu; kapitalizmin neoliberal politiklarıyla güç ilişkileri ve dengelerinin değiştiği yıllardı. Dünyada ve coğrafyamızda komünist, devrimci ve ilerici bir çok partinin tasfiyeciliğe sürüklendiği ya da liberalizme savrulduğu yıllardı.

Coğrafyamızda ise sömürgeci faşist rejimin öncesi bir yana, 2000’li yıllarda hapishanelerde devrimci kadro ve aktivistlere yönelik imha saldırılarına giriştiği, Kürdistanda çöktürme planı ve siyasi soykırım politikaları sürdürdüğü, Suruç ve Ankara’da DAİŞ katliamlarını gerçekleştirdiği yıllardı. Bütün bu gelişmeler, birleşik mücadele ve birleşik devrim ihtiyacını güncel olarak da ortaya koyuyordu.  İktisadi, siyasi, toplumsal gelişim dinamikleri faşizmi yıkma, özgürlüğü kazanma devrimci hedefine kilitlenmeyi getiriyordu. Sonraki yıllar,  bu hedefin ne kadar isabetli ve doğru olduğunu gösterdi. Kısacası devrimin kuvvetlerinin kendilerini yeni bir düzeyde yeni bir düzeyde örgütlemeleri görevi sürecin en kritik göreviydi. Gezi-Haziran ayaklanması, 6-8 Ekim Kobanê serhildanı, 7 Haziran seçim başarısı, devrimci-demokratik mücadelenin yükselişi vb bütün bunlar devrimle karşıdevrim arasındaki dengeyi devrimin lehine çevirmişti. Devrimin kuvvetleri bunu anlayarak cepheleşmeyi zamanında gündeme getiremedi.  Buna karşılık, 20 Temmuz 2015 Suruç katliamıyla ve akabinde Medya Savunma Alanları’nın bombalanmasıyla simgelenen faşist saray darbesi yeni ve daha üst bir saldırıyla harekete geçti. HBDH kuruluşu buna bir yanıttı, ama gecikilmişti. Yine de çok önemli bir rol oynadı, oynuyor.

Emperyalist küreselleşme saldırıları ve neoliberal politikalarla, faşizmin emekçileri ve ezilenleri özgürlükten yoksun bırakması, Kürdistanda yürütülen kirli ve sömürgeci savaşın yıkıcı, tahirip edici ve yoksullaştırıcı sonuçları toplumsal-siyasal alana bütün sonuçlarıyla yansımaya devam ediyor.

Türkiye devrimci hareketinin tarihsel bir mücadele geleneği, deneyimi ve birikimi vardır. Ve bu, bütün faşist askeri darbelere, siyasi soykırım, saldırı ve katliamlara rağmen toprağa düşen tohum gibi her seferinde yeşerdi. Bu miras, PKK önderliğinde Kürdistanda bir devrimsel süreçle pratikleşerek ilerlemeye devam ediyor. Öyle ki, Ortadoğu gibi bir coğrafyada KÖH’i  bağımsız siyasal çizgisini yürüterek ilerledi. PKK, gerilla ve serhildan savaşlarıyla Kürt halkını Ortadoğu ve belkide dünyada en devrimci bir halk düzeyine -örgütlülük ve ulusal bilinç anlamında- yükseltti. Kürdistan devrimi önderliği özgün deneyleri, birikimi, taktikleri, teknikleri, önderlik gücü ve yeteneğiyle NATO’nun ikinci büyük ordusuna kök söktürdü. Ne var ki, Kürdistan devriminin ileri atılımı, fakat Türkiye’de ona yetişecek bir devrim cephesinin açılamaması birleşik devrimimizin en önemli sorununu değiştiremedi. Zafer için, Kürdistan devriminin Türkiye’de devrimci bir savaş cephesinin açılmasına ihtiyacı, Türkiye’deki devrimci gelişmenin ise Kürdistan devriminden güç almaya ihtiyacı, hasılı birleşik devrim stratejisinin zorunluluğu kendisini dayatmaya devam ediyor.

Birleşik Devrim stratejisi görüş açısını önümüze görev koyan başka bir gelişme ise, emperyalist küreselleşme döneminde tek tek ülkelerde olduğu gibi, bölge ve dünya devrimi zeminindeki gelişmelerdir. Ortadoğu Bölge devrimi hedefi de HBDH’i ihtiyacına işaret ediyordu. Kürt sorunu ve Filistin sorunu bölgenin en önemli ve köklü iki sorunu olarak bölgesel ve uluslar arası karakter taşıdıkları gibi, bölgedeki çelişkilerin keskinleşmesi de bölgesel devrim olanaklarını arttırmayı sürdürüyor. 

Siyasi ve ideolojik gelişmelerin seyri de, HBDH ihtiyacı için başka önemli bir faktördü. KÖH, onyıllardır bir ulusal kurtuluş mücadelesi yürütüyor. Bu mücadele haklı ve meşru bir mücadeledir. Ne varki, karşedevrimci sömürgeci rejim şovenizm ve Kürt düşmanlığı üzerinden toplumu zehirlemeye devam ediyor. Ve bu durum sosyal şoven düşünce ve politikalara da neden oluyordu. Ve biz biliyoruz ki, şovenizme ve sosyal şovenizme karşı başarılı bir mücadelede sadece ideolojik mücadeleyle değil, bunun sonuç alıcı toplumsal maddi güçle, siyasal pratikle birleştirilmesi gerekirdi. Bu da birleşik mücadelenin konusuydu. Devrimci pratiğin değiştirici gücünü ortaya çıkarmaktan geçecekti. 

Birleşik devrimci mücadelenin bir diğer teması, siyasal özgürlük mücadelesini büyütmektir. Bugün sömürgeci faşist rejim koşullarında, siyasal özgürlük talebi işçi sınıfı, emekçiler, kadınlar ve gençler; Kürt ve Alevi halkının temel talebidir. İşçi sınıfı ve tüm ezilenler, ancak siyasal özgürlük koşullarında kendi örgüt ve bilinç düzeylerini, çalışmalarını ilerletebilir; sosyalist mücadelenin yolunu açabilirler. Kürt halkının ulusal özgürlüğü  ve Alevi halkının inaç özgürlüğü de  aynı koşullarda mümkündür.  

Birleşik mücadelenin tarihsel ama başarısız bazı deneyimleri de oldu. 1980 öncesinde devrimci hareket bileşenlerinin maddi toplumsal güç oldukları koşullarda eylem birlikleri kalıcı kılınamadı.  1982 yılında kurulan “antifaşist birlik” pratikleşemedi. Bu yöndeki çabalar sonuç vermedi. Türkiye ve Kürdistan’da devrimci güçler uzun yıllar boyunca başarılı cepheleşme kapasitesi ortaya koyamadılar. Grupçuluk, hatta rekabetçilik, ilkesiz ayrılıkçılık genellikle baskın çıktı. Emekçilerin ve ezilenlerin öncü devrimci güçlerinin yeterince cepheleşemeyişi sömürgeci faşizmin karşısına daha etkili mücadelelerle çıkmayı frenledi.

Yine uluslararası ve tarihsel deneyler, devrimci ve ilerici güçler arasında temas ve dokunmanın, birleşik devrimci pratiğin önyargıları erittiğini, etkileme ve etkilenme yarattığını ve öğrenmeyi getirdiğini defalarca kez ortaya koydu. Bu durum, Coğrafyamızda hapishane direnişlerinde, Medya Savunma Alanları ve Rojava’da aynı mevzilerde, fiili meşru mücadele sahasındaki birleşik örgütlenme ve mücadele pratiklerinde vd platformlarda, mücadele alanlarında; kadın, gençlik ve işçi çalışmalarında ortaya çıkmıştır. Bu da devrim için gidilecek yolun aynı yol, aynı mevzi ve aynı direniş barikatı olacağını göstermiştir. Bütün bunlar, HBDH’nin devrimci irade ve ısrarla devamına ve devrimci pratiğinin büyütülmesi gerektiğine işaret ediyor.

HBDH’nin 8 Yılı Nasıl Geçti?

Büyük devrimci bir irade, kararlılık ve ısrarla yürütülen 8 yılda, HBDH’de en başta birleşik mücadele düşüncesi, iradesi ve pratik yönelimi gelişti. HBDH’nin devrimci pratiğiyle bir bilinç ve zihniyet değişmi gerçekleşti. Birleşik haraketi sahiplenme duygu ve düşüncesi gelişti. Ama birleşik devrim ve birleşik mücadele düşüncesi, örgütlenme ve eylem alanında yeterince maddileşemedi!

HBDH’nin kahraman gerillaları ve milislerinin yüzlerce eylemi gerçekleşti. 2020 de 65 milis eylemi, 2021 yılında 123 milis eylemi gerçekleşti. 2022 ve 2023’te bunu da aşan bir eylemlilik düzeyi yakalandı. Düşmanın askeri, lojistik, siyasi ve ekonomik alanlarına yönelik sabotajlar gerçekleşti. Ankara, Bursa, Adana ve Mersin’de gerillanın devrimci eylemleri birleşik devrimci mücadele için büyük moral kaynağı oldu..

Birleşik Devrim mücadelesinde ölümsüzleşen Bayram Namaz, Delal Amed, Sinan Dersim, Nubar Ozanyan, Ulaş Bayraktaroğlu,  Hüseyin Ayçicek, Ulaş Adalı, Yılmaz Kes, Atakan Mahir başta gelmek üzere onlarca komutan ve savaşçısını saygıyla ve minnetle anıyoruz!

HBDH, yakın dönemde “Faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız” hamlesi ile devrimci pratiğini belirginleştirdi. Faşizme, şovenizme ve sosyal şovenizme karşı maddi bir güç olarak mücadele yürüttü. Yasadışı, silahlı ve şiddete dayalı biçimlerle yürüdü. Mücadelenin fiili meşru sahasında da kendisini ortaya koymaya yöneldi.

Seçimler ve parlamentarizm eksenli liberal savrulmaya, “barışçıl devrimcilik” gibi tasfiyeci-düzen içi arayışlara karşı uyarıcı oldu, tehlikelere karşı durdu. “3. Yol”un devrimci adresi oldu. Bizzat devrimci eylemlerinin gücüyle tasfiyeci kuşatmaya meydan okudu.

2024 Mart-Mayıs sürecinde (8 Mart- Newroz-Seçimler- Wan serhildanı- 1 Mayıs ) HBDH’ın direnişçi ruhu ve devrimci iradesi siyasal-toplumsal hareketi olumlu etkiledi. Birleşik devrimci mücadele pratiğinin  İstanbul’daki Newroz’a ve Kürdistan’daki 1 Mayıs’a yansıdığını söyleyebiliriz.

HBDH’nin yakın gelecekteki  tarihsel ve siyasal görevleri

HBDH’nin mayası tutu. HBDH, programı ve perspektifleri, politika ve devrimci pratiğiyle her geçen  gün daha çok belirginleşiyor. Ve mücadelesinin önünde daha çok toplumsal maddileşmesi görevi vardır.  AKP-MHP faşizmi, işçi sınıfının, emekçilerin ve ezilenlerin anti-faşist-anti-şovenist birleşik kalkışmasından, HBDH’nin bu kalkışmada oynayabileceği katalizör rolden korkmaktadır. Bu durum, 8 Mart-1 Mayıs sürecinde görüldü. Özellikle seçim yenilgisi sonrası, Wan serhildanı ve 1 Mayıs’a doğru büyüyen Taksim çağrısı, onu, yeni bir “Gezi ayaklanması”  korkusuna sürükledi.

O halde;

İlk olarak HBDH’de, birleşik devrim bilinci,  iradesi ve ısrarı daha da büyümelidir. Şüphesiz ki, bunu en başta HBDH’nin eylemi ve pratiği yaratacaktır. Yani bu, eylemde, mevzide ve sokakta  temas ve dokunma yaratacaktır. Tabii ki, bu aynı zamanda, HBDH bileşenlerinin her birinin HBDH’nin örgütsel ve eylemsel görevleri, sıkıntıları vb kurduğu ilişkiyle ilgilidir. Bir zihniyet değişimi ya da devrimiyle alanındaki kopuşma zayıflıklarıyla ilgilidir. Birleşik mücadele önderliği, gücü, yeteneği ve kapasitesiyle ilgilidir. Bu sorun, HBDH’nin siyasi ve örgütsel sorunlarına mesafelilik ve ilgisizlikle aşılamaz. Aksine devrimci bir girişkenlik ve pratiğe yönelmekle başarılacaktır. HBDH’nin bileşenlerinin her birinin gelişimi eşitsiz olabilir, bazı özgün sorunları üzerine yoğunlaşma görülebilir. Ne var ki, bu HBDH varoluş süreci, aynı zamanda öğrenme ve öğretme, etkileme ve etkilenme sürecidir. Birleşik mücadelenin ortaya çıkardığı ya da çıkaracağı siyasi-toplumsal iklim ve potansiyel bileşenlerin kendilerini yeniden üretme olanakları da yaratacaktır. Ve bu durum bileşenlerin her birinin “sıçramalı” gelişimine katkı sağlayacaktır. HBDH mücadelesi ve çalışması, aynı zamanda ileri kitlelerle temas, dokunma ve nabız tutma anlamına gelecektir.

Devrimci hareketimizin tarihi de gösterdi ki, her devrimci siyasal öznenin siyasi ve örgütsel sorunları, ancak siyasal mücadelenin geliştirilmesi ve büyütülmesi koşullarında çözüme ulaşabilir. Bu anlamda önümüzdeki süreçte HBDH’nin önünde çok önemli siyasi gündemler ve görevler durmaktadır: Sömürgeci faşist rejimin Başur’a, Medya Savunma Alanları’na yönelik kapsamlı işgal saldırısı; Türkiye’de yoksulluk krizinin  sonuçlarının siyasal ve toplumsal alana yansıması….ve ABD’de başlayan ve dünyaya yayılma eğilimi içinde olan üniversite öğrencilerinin “Filistinle dayanışma” eylemleri. İmralı başta olmak üzere hapishanelerde koyulaşan tecrit ve faşist zulüm, Kobane davasından Gezi davasına kadar halklarımızın adalet talebini şiddetlendiren faşist yargılamalar, şef tipi aileyi yaratmayı hedefleyen yeni aile yasa tasarısı! Bu koşullarda faşist saray rejiminin bütün bu saldırılarına ve saldırı hazırlıklarına karşı mücadele yaşamsallığını koruyor. Bu süreçte fiili meşru mücadele cephesinde olanaklar ve fırsatlar geliştiği gibi, mücadelenin öncelikle yasa dışı ve şiddete dayalı biçimlerine ihtiyaç da daha fazla artmaktadır. Kentlerde milis, kırlarda gerilla, devrimci kitle şiddetinin geliştirilmesi sürecin en önemli ihtiyaçlarından biridir. Bu cephenin büyütülmesi fiili meşru mücadele cephesine de kan taşıyacak ki ön açıcı olacaktır.

Sömürgeci faşist rejim, MSA’ya yönelik stratejik bir işgal ve imha savaşı hazırlığı içindedir. Bu topyekün saldırının merkezinde dört parça Kürdistan’da kurtuluş mücadelesi yürüten PKK ‘ye yönelik imha ve tasfiye saldırısı dursa da tüm devrimci dinamikler bu saldırının ve yok etme saldırısının hedefidir. Açıktır ki, sadece Kürdistan’da faşist sömürgeciliğe karşı direniş mevzilerini yok etme hedefi değil, aynı zamanda Türkiye’de devrimci, antifaşist, ilerici bütün mücadele güçlerini dümdüz etme hedefidir bu. Bakur’da DEM’in yönettiği belediyelere yeniden kayyum atama, parlamentoda DEM vekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırma hazırlıkları da bu saldırı hamlesinin birer parçasıdır. Nitekim Colemerg belediyesine kayyım atanması bunun ilk verisdir. HBDH güçleri, PKK’ye yönelik sömürgeci işgal saldırısını kendisine bir saldırı olarak görmeli; bu tasfiyeci, kirli ve karanlık saldırıya karşı her türlü mücadale araç ve  biçimiyle savaşma hazırlığını büyütmeli ve geliştirmelidir.

HBDH, bu zehirlemenin panzeridir. Antifaşist ve antişovenist halk tepkilerinin CHP tarafından absorbe edilmesine, faşist şeflik rejimi yıkacak bir potansiyel güç olmaktan çıkarılmasına izin vermemek için büyük bir devrimci imkandır HBDH. Kitlelerin faşizme ve kapitalizme karşı öfkesi ve tepkisini devrimci mücadele kanallarına yönlendirmek HBDH nin tarihsel ve siyasal görevidir.

HBDH, coğrafyamızda devrimci bir güç odağı olarak devrimci bir irade ve mücadele sergileme, ve gelişmelere müdahale etme görevleriyle yüz yüzedir. Bu gelişmelere müdahale, HBDH’nin kendisini yeniden ve daha üst düzeyde örgütleme, büyütme, genişletme ve derinleştirme olanakları ve koşullarını da elde edecektir.

Unutulmasın ki, birleşik devrimin zaferi için birleşik devrimci mücadele ihtiyacı salt dönemsel, salt taktik bir ihtiyaç değil, onun da çok ötesinde devrimimizin temel bir ihtiyacı, stratejik bir ihtiyacıdır. Öyleyse bütün bileşenlerin ve bir bütün olarak HBDH’ın kendisini buna göre konumlandırması vazgeçilmezdir. Buradaki her gelişme, hem tek tek her bir bileşeni ve hem de ortak ve birleşik devrimci örgütümüzü ve birleşik devrimci hareketimizi güçlendirecektir.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir