Mayıs ayı, dünya devrim tarihinde, sınıf mücadelesinde olduğu gibi Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelesinde de kavganın doruğa ulaştığı aylardan biridir. Bulunduğumuz coğrafyada Mayıs ayına bu niteliğini katan günlerden biri de 18 Mayıs’tır. Türkiye ve Kürdistan’da kavganın, direnişin zirveleştiği 18 Mayıs, capcanlı ve kurucu niteliğiyle, günü ve geleceği belirleyen tarihsel bir eşiği ifade etmektedir. Takvimlerde günlerden bir gün değil, devrimde ısrarın, zafere kilitlenmenin, düşmanı yenmenin ve geleceği fethetmenin tarihidir.
18 Mayıs’ı birleşik devrim mücadelemizin özsuyu haline getiren; İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler’in (Ferkat Kurtay, Eşref Anyık, Mehmet Zengin ve Necmi Öner) devrimci önderlik çizgisi ve öncü devrimciliğidir. Her birisi, birleşik devrim mücadelemize baş eğmeyen, teslim olmayan direnişçilikleri, savaşçılıkları ile yön çizmektedirler.
İbrahim Kaypakkaya yoldaş, açtığı yol ve inşa ettiği devrimcilik ile ‘71 devrimci kopuşunun önderlerinden oldu. Devrimin yıkıcı bir iradeyi açığa çıkarmakla mümkün olduğunu imledi onun pratiği. Gerilla mücadelesini var etme iddia ve iradesi, tam da buradan çıkışını almaktadır. Ama o sadece bu yönüyle anılamaz. Devrimci pratiğine yön veren aynı zamanda teorik-siyasal kurucu adımlarıdır. Bu cephede de ileri atılma cüretini göstererek zamanının ilerisinde bir devrimciliği inşa etmiştir. Kuruculuk, aynı zamanda ateşten gömleği giymek demektir. O, her cephede, dönemin solunun en geri yanlarına savaş açtı; keskin Kemalizm eleştirisi ve bunun devamı olarak Kürt ulusal sorununa yaklaşımdaki netliği bu savaşımın bir boyutudur. Bir diğeri ise tarihsel toplumsal belleğin bilinç altına attığı Türk egemen sınıflarının Ermeni soykırımı suçunu yüksek sesle ifade etmiş, bu anlamda azınlık hakları sorununu ortaya koymuş olmasıdır. O, bu kavgasıyla temiz ve parlak bir enternasyonalist bilincin tohumlarını, bu topraklarda yeşertmiştir.
18 Mayıs 1973 yılında, tam da bu yüzden, ‘71 devrimci kopuşunun önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, faşist Türk devleti tarafında sınıf kinin en büyüğü ile saldırı okunun ucundaydı. Dersim dağlarından Amed zindanına tüm saldırı ve işkenceler; onu, onun şahsında devrimci kopuşta ısrar eden devrimci güçleri teslim almak içindi. Faşist devlet, ser verip sermeyen İbrahim yoldaş şahsında Türkiye ve Kürdistan devriminin geleceğini karartmayı hedefledi. 71’ devrimci çıkışının üç ana damarından birini oluşturan bir devrimci önderi teslim alarak, devrimci savaşın bu topraklarda mayalanmasını engellemek istedi. Nafile bir çabaydı bu. İbrahim Kaypakkaya yoldaş, son nefesine kadar tepeden tırnağa her hücresiyle hücuma kalkarak, Türkiye ve Kürdistan topraklarının ateşten tarihinin yaratıcılarından oldu.
Yine bir 18 Mayıs günü, 1977’de PKK öncü kadrolarından enternasyonalist devrimci Haki Karer, Antep’te TC kontralarının komplosu ile katledildi. Haki Karer yoldaş, enternasyonalist devrimciliğin öncülerindendir. Karadeniz’in bağrından kopup gelen bir devrimci olarak, yüzünü Kürdistan’a dönmüş ve Kürdistan devriminin gelişimine emek vermiştir. Kürdistan devriminin tohumlarını saçmak için dilini bilmediği Kürt halkının hakikatine ve mücadelesine kendisini katarak, Türkiye ve Kürdistan halklarının birleşik mücadelesine ve kader ortaklığına can olmuştur.
18 Mayıs 1982’de bu sefer direniş senfonisini yazanlar Dörtler’dir. Onlar, 12 Eylül karanlığının içerisinde, devrimci tutsakları teslim alma politikalarına, dinmek bilmez işkencelere, insanlık onurunu ayaklar altına alan pratiklere karşı Amed zindanında bedenlerini direniş meşalesine dönüştürdüler. Direngenliğin, iradenin ve cüretin cisimleşmiş hali oldular. Askeri faşist diktatörlüğe karşı bedenlerini ateş topuna dönüştürerek, davasına adanmış bir devrimciliğin teslim alınamayacağını bir kez daha gösterdiler.
Bugün İbrahim Kaypakkaya’nın, Haki Karer’in, Dörtlerin hedefe kilitli yüreği ve bilincine; devrimci kopuş pratiğini sergilemedeki cüreti ve atılganlığına; her anlamda devrimci adanmışlık ve direngenliğine çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir sürecin içerisindeyiz. Faşist devletin, kitlelerin biriken ve sistemden kopuşu tetikleyebilecek öfkesini dizginlemek için sergilediği “normalleşme/yumuşama” tiyatrosunu dağıtacak şekilde, sınıf kavgasını her cephede yükseltmenin zamanıdır. Muhalefetinden iktidarına tüm düzen aktörlerinin muradı; kapitalist sistemin, TC devletinin bekasıdır. Ve bunu ancak iki temel halkayı kavradıklarında gerçekleştirebileceklerini iyi bilmektedirler. Bu halkalardan biri, “Şimşek programı” ile emekçilerin ve toplumun her kesiminin boynundaki kemendi daha da sıkarak, emekçi kitleleri açlıkla, yoksullukla, yoksunlukla terbiye etmektir. Kapitalist sınıfın yaşamlarımızdan çaldıklarıyla zenginliğine zenginlik katmasıdır. Bir diğer halka ise Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni bastırarak Kürt halkının kazanımlarını yok etmek, sömürgeci-soykırımcı savaşı sonuna kadar götürerek devrimci mücadeleyi tasfiye etmektir. Böylece işçi sınıfı ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, Kürt halkının ve tüm ezilenlerin birleşik devrim mücadelesi ve umudu yok edilmiş, Türkiye ve Kürdistan halkları teslim alınmış olacaktır.
Bugün, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın; zamanının sınırlarını ihlal eden ideolojik kavgasından, devrimci savaş çizgisindeki netliğinden, teslim alınamaz bir kuşağın direşken soluğundan beslenerek faşizme ve onun yumuşak yüzünün savunuculuğuna soyunanların siyasetine karşı cepheden savaşım vereceğiz. Haki Karer yoldaşın; Karadeniz’den Kürdistan’a yolculuğundaki enternasyonalist damardan beslenecek, çok daha fazla iç içe geçmiş olan Türkiye ve Kürdistan devrimi için kader birliği yapmanın adı olan Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni büyüteceğiz. Faşizme ve erkek egemen kapitalist sisteme karşı mücadeleyi, en keskin zamanların mücadele ruhuyla, Dörtlerin inanç ve kararlılıklarını yolumuza rehber ederek, vereceğiz.
HBDH olarak, birleşik devrim mücadelesi ve halkların kader ortaklığının getirmiş olduğu sorumluluk ve görevler, bizleri beklemektedir. Ölümsüz devrimci önder İbrahim Kaypakkaya, enternasyonalist devrimci Haki Karer ve Amed Zindanı’na inancın ve direnişin ateşini düşüren Dörtler, birleşik devrim mücadelemizin yolunu aydınlatıyorlar. Devrime kattıklarıyla inşa ettikleri değerler, üzerinde yükseldiğimiz ve bayraklaştırdığımız değerlerdir. Birleşik devrimin rotası, 18 Mayısların açmış olduğu ateşten yoldur. Ve Onlara sözümüz; birleşik devrim kazanacak, halklarımız zaferi tadacak, faşizm yenilecektir!
18 Mayıs Şehitleri Ölümsüzdür!
İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer, Dörtler Yaşıyor!
Kahrolsun Faşizm!
Yaşasın Birleşik Devrim Mücadelemiz!
HBDH Yürütme Komitesi
18 Mayıs 2024