Hareketimizin kurucu önderlerinden Ulaş Bayraktaroğlu (Mehmet Kurnaz) yoldaşın, Rakka’da, en ön cephede, IŞİD cihadçılığına karşı dövüşürken ölümsüzlüğe yürümesinin 7. yıldönümündeyiz. Devrimci Komünarlar olarak, her sene olduğu gibi bu senede, 9-16 Mayıs arasını, Ulaş Bayraktaroğlu yoldaş şahsında, tüm ölümsüzlerimizi; Suphi, Tamer, Rasih, Cemre, Robin, Doğan, İdil, Zahide, Cömert, Cihan, Hasan Ali, Ulaş Adalı, Bayram Ali, Nurhak, Mehmet Ali ve Ceren Güneş yoldaşları andığımız ve onların ismini saflarımızda bir savaş şiarı olarak bayraklaştırdığımız bir hafta olarak ele alıyoruz. Kan ve alın teriyle, hareketimizin harcını karmış her bir yoldaşımız, dün olduğu gibi bugün de, yolumuzu aydınlatmaya, bize kararlılık ve cesaret vermeye devam ediyor.
Bu sene ölümsüzler haftasını, sarsıntılara gebe bir siyasal sürecin ve halihazırda başlamış olan bir mücadele döneminin içerisinde karşılamaktayız. Tüm dünyada yaşanmakta olan kaos bir yana, Türkiye’de de sular bir türlü durulmuyor. Uzunca bir süredir her düzeyde yaşanmakta olan çok yönlü krizi tedavi edebilmek için şu an uygulanmakta olan faşist saldırının ekonomik boyutu, tüm egemen kesimler için artık ortak bir beka meselesi haline gelmiş durumda. Öyle ki, gelmekte olan büyük yıkımı herkes görüyor. Senelerdir süren kayıkçı kavgasının, bugün “normalleşme” veya “yumuşama” söylemleri ile kısmen dindirilmesinin temel sebebi bu. Bu gelmekte olan yıkım, halihazırda esmekte olan rüzgara soldan bir itilim vermiş gibi duruyor. Son 1 Mayıs sürecinin de gösterdiği gibi, gelmekte olanı gören iktidar, sadece kemerleri değil kelepçeleri de sıkmaya hazırlanıyor! Buna razı olan ve toplumsal kesimler açısından yaşanacak olası bir sola kayışı düzen sınırları içerisinde tutmak isteyen CHP, solun bütün değerleri üzerine çöreklenmeye çoktan başladı.
Hep söyledik, yine söyleyeceğiz: Türkiye’de son 5 senedir yaşanmakta olan sürece baktığımızda, nesnel koşulların, devrimci bir yükseliş için, olabildiğince uygun olduğunu görmek zor değil. Üstelik, bu koşullar, her geçen gün daha da olgunlaşmakta. Bu durumun, devrime doğru devinememesinin tek sebebi ise devrimci komünist bir önderliğin yokluğundan başka bir şey değil. Bu yüzden, bugün gönlü devrimden yana olan herkesin en temel hedefi; yaşamın gerçeklerini idrak ederek, bu önderliği yaratmak olmalıdır. Nitekim, her yapılanma gibi devrimci komünist bir parti de bir zemine ve temele ihtiyaç duymakta. Bu zemini açmak ve temeli kurmak için ise uygulanmakta olan faşist taarruzu püskürtecek, bunu yaparken fiili-meşru militan mücadele araçlarıyla en geniş kitleler nezdinde görünür olmamızı ve onlara temas etmemizi sağlayacak, temas ettiğimiz her noktada kadrolaşarak kitlelerin öz-örgütlülüklerinin önünü açacak bir mücadele dönemini örgütlemeliyiz. Fiili-meşru mücadeleden, devrimci komünist bir önderliğin yürüteceği öncü savaşına uzanan bir köprü inşa etmeliyiz.
İşte tam bu noktada, Devrimci Komünarlar olarak, yüzümüzü, ölümsüzleşen her bir yoldaşımızın bize bıraktığı mirasa dönmek zorundayız. Öyle ki, onlar, lise koridorlarından üniversite kampüslerine, kadın özgürlük mücadelesinden işçi direnişlerine, sokak çatışmalarından barikat direnişlerine değin, her düzeydeki fiili-meşru eylemleriyle, Türkiye sokaklarının her bir noktasında iz bırakmış devrimcilerdi. En iyi, o sokakların kaldırımları biliyor onları; bir devir muhteşemdiler! Onlar, o ihtişamı, günü geldiğinde, devrimci komünist bir bilinç ve erdemle, hiç sakınımsız ve adanmış bir şekilde, devrim mevzilerine taşıdılar. Devrimi yapacak bir partinin yaratılması için çok daha büyük atılımlara atılmaktan; ayakkabılarının bağcıklarını sıkıca bağlayıp, saatlerini devrime ayarlamaktan, bir adım dahi geri durmadılar. Bugün bizim payımıza düşen, günü geldiğinde tıpkı onlar gibi tekrardan ileriye atılabilmek ve onların bıraktığı yerden devam edebilmek için, yürütmemiz gereken mücadele dönemi kapsamında, onların hatıralarıyla dolu olan o sokaklara, her düzeyde fiili-meşru mücadele yöntemleriyle, çok daha ihtişamlı günler yaşatmak ve devrimci savaş için hazırlanmaktır.
İşte bu yüzden, ezilenlerin tüm mücadele tarihini kendisine rehber edinmiş olan hareketimize omuz vermiş olan her bir yoldaşımız, ölümsüzlerinden aldığı güç ve ilhamla, mücadelede bir adım öne çıkmalıdır. Tıpkı ölümsüzleşen yoldaşlarımız gibi, dar geçitlerde, karanlık yollarda, fırtınalı ve engin denizlerde bir keşif kolu olmak, ancak yaşamın ve mücadelenin her alanında öne çıkarak mümkündür! Her bir yoldaşımız, erdemli bir oluş için, her türden sahip olmanın yabancılaştırıcı ve yozlaştırıcı cazibesini reddetmeli, tıpkı ölümsüzlerimiz gibi adanmış bir devrimciliği kendisinde ve kolektifinde hakim kılmak için sonsuz bir çaba göstermelidir. Devrimciliğin, ezilenlerin karşı şiddetinin varlığıyla; silah ve silahlı mücadeleyle koşullu olduğunu bilerek, hiçbir yerdeyken her yerde olmanın kudretine erişebilmek için kendisini hazırlamalıdır. Öyle ki, ancak bu kudrete erişenler ve yüreklerini devrimci bir hücre misali örgütleyenler, yanmakta olan bu gökyüzünde uçan bir ateş kuşu olabilirler!
Kimse unutmasın: Bu yanmakta olan gökyüzü de, irin ve kan kusan yeryüzü de bizim! Elbet bir gün kucaklayacağız ve zapt edeceğiz her ikisini de. Ve elbet bir gün, tarihin ve toplumun sürekli devinen gerçek hareketi içerisinde gizlenen ve yeri geldiğinde zuhur etmeye yazgılı olan komünizm hakikatini, özgürlüğün kolektif eylemi ve gücüyle, tüm yaşama hakim kılacağız. Bu yol, ya yakın ya uzak, bir gün varması gerektiği yere varacak ve kazanacağız; bundan en ufak bir şüphemiz yok! Ancak kazanacaksak yürüdüğümüz bu yolun sonunda, ölümsüzleşen yoldaşlarımızın mirasına layık olarak, yanan bir gökyüzünde ateş toplarıyla bezediğimiz kanatlarımızı çırpa çırpa kazanacağız! Onları göğsümüzde bir onur nişanesi olarak taşıyarak ve adlarını bir savaş şiarı misali her an meydanlarda bayraklaştırarak kazanacağız! Günü geldiğinde, göğsümüzde bir silah misali sakladığımız o öfke, zafer sloganları atarak patlayacak düşmanın zapt edilmez sanılan kalelerinde. İşte o gün geldiğinde, tüm ölümsüzlerimize selam durup, göğsümüzü gere gere, “BİZ KAZANDIK” diyeceğiz!
Zafer, tüm kahraman yoldaşlarımıza ve ölümsüzlerimize onur sözümüzdür!
BİZ KAZANACAĞIZ!
DKP/Birlik